Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder.
- Listening to sad music makes me happy.
Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı.
- The old man started to laugh sadly.
Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- His sad story touched my heart.
Hüzünlü şarkılar söylemeyi sevmez.
- She doesn't like to sing sad songs.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- His sad story touched my heart.
Onun yüzünde kalan üzüntü işaretini gördüm.
- I saw the mark of sadness that had remained on her face.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.