Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
- You ought to face the stark reality.
Küçük erkek kardeşim oturma odasında çırılçıplak koştu.
- My little brother ran through the living room stark naked.
Bu tayfunun ortasında çırılçıplak dışarı gitmek istiyorum.
- I'd like to go out stark naked in the middle of this typhoon.
A flower appeared, in stark comparison, out of the sidewalk.
His body was already stiff and stark.
Laurie needs to stark this asap.