Ailesini geçindirmek için çok çalışıyor.
- He is working hard to support his family.
Tom Mary gibi bir kadını geçindirmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't earn enough money to support a woman like Mary.
Odessa ve Sivastopol Karadeniz'de limandır.
- Odessa and Sebastopol are seaports on the Black Sea.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Onun bizi desteklemesini bekledik.
- We expected him to support us.
Tom uyuduğu zaman sırtını dayamak için bir yastık kullanır.
- Tom uses a pillow to support his back when he sleeps.