Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.
- We've got to catch the lion alive.
Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.
- For some reason I feel more alive at night.
Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Onlar onun ölü mü yoksa diri mi olup olmadığını söyleyemedi.
- They could not tell whether he was dead or alive.
Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum.
- I can't help thinking my father is still alive.
Doktorlar onun öldüğünü düşünmüştü ama o bugün hâlâ hayatta ve sağlıklı ve bir işi ve bir ailesi var.
- The doctors thought he was dead, but today he is still alive and healthy, and has a job and a family.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Bakım hayatta olmak anlamına gelir.
- Caring means being alive.
Uyanık olmak hayatta olmaktır.
- To be awake is to be alive.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
- Both brothers are still alive.
Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
- If it hadn't been for you, he would still be alive.
Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.
- The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.