Sonunu berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil the ending!
Senin için sonunu berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil the ending for you.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I don't want to spoil the surprise.
Hayatımdaki en iyi anı bozmak mı istiyorsun?
- Do you want to spoil the best moment in my life?
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Süt çabuk bozulur mu?
- Does milk spoil quickly?
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Ben şımarık çocukları sevmem.
- I don't like spoiled children.
Sen hâlâ iki yıl önce tanıdığım aynı şımarık küçük kızsın.
- You're still the same spoiled little girl I knew two years ago.
Tom şımarık küçük bir çocuk.
- Tom is a spoiled little brat.
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- You're behaving like a spoilt brat.
Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
- It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
Ben onların manzarasını bozmuyorum.
- I'm not spoiling their view.
Sen ruh halini bozuyorsun.
- You're spoiling the mood.
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
Roger, that rich Bishop of Salisbury, spoiled of his goods by King Stephen, through grief ran mad, spoke and did he knew not what.
Milk spoils when left out too long.