splendor; brilliancy; luster; hence, a star

listen to the pronunciation of splendor; brilliancy; luster; hence, a star
Englisch - Türkisch

Definition von splendor; brilliancy; luster; hence, a star im Englisch Türkisch wörterbuch

fire
{f} (kurşun, top, belirli bir el silah) atmak
fire
cehennem azabı
fire
{f} işten çıkar
fire
(Tıp) İltihap
fire
{i} alev

Her iki araç da alev aldı. - Both vehicles caught fire.

İtfaiyeci alevleri söndüremedi. - The fireman could not extinguish the flames.

fire
sıcaklık
fire
sepetlemek
fire
kundakçı
fire
fesatçı
fire
(Gıda) ateş tuğlası
fire
kışkırtmak
fire
fırınlamak
fire
gayrete getirmek
fire
yakmak

Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir. - Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.

Tom yakmak için odun yardı. - Tom chopped wood for the fire.

fire
yanma

Biz ateşin yanmasını sürdürdük. - We kept the fire burning.

Islak odun iyi yanmaz. - Wet firewood doesn't burn well.

fire
dağlamak
fire
{f} ateşle

Tom bazı havai fişekleri ateşledi. - Tom set off some fireworks.

Biz düşmana silahları ateşledik. - We fired guns at the enemy.

fire
parıltı

Ateşin parıltısını millerce görebildiniz. - You could see the glow of the fire for miles.

fire
top şeklindeki şimşek
fire
{f} soruvermek
Englisch - Englisch
fire
splendor; brilliancy; luster; hence, a star
Favoriten