İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
- People had more money to spend on new goods.
Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
- Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
Tom muhtemelen o kadar para harcamak istemez.
- Tom probably doesn't want to spend that much money.
Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Eğer zayıflamak istiyorsan bir günü yemeksiz geçir.
- If you want to lose weight, spend a day without meals.
Aileme yemek pişirmek için gereğinden daha fazla zaman harcamayacağım.
- I didn't want to spend any more time than necessary cooking for my family.
Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.
- I want to spend my life with you.
Seninle biraz zaman geçirmek istiyorum.
- I want to spend some time with you.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Para harca ve hayattan zevk al!
- Spend money and enjoy life!
Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.
- We reduced our spending during the recession.
Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
- Tom seems to prefer spending most of his time alone.
Biz şimdi Tom ile zaman harcamak zorundayız.
- We have to spend time with Tom now.
Tom hapiste zaman harcamak istemiyordu.
- Tom didn't want to spend time in jail.
Biz şimdi Tom ile zaman harcamak zorundayız.
- We have to spend time with Tom now.
Siz her zaman çocuklarınızın hayatta başarılı olmaları için yardım edecek şeyleri yaparak zaman harcamalısınız.
- You should always spend time doing things that help your children get ahead in life.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
- Tom seems to prefer spending most of his time alone.
Bütçenin % 1'inden azı dış yardım harcanmaktadır.
- Less than 1% of the budget is spent on foreign aid.
Biz onun ne olduğunu öğrenmeden önce Hayatın yarısı harcanmaktadır.
- Life is half spent before we know what it is.
Önemli miktarda zaman ve emek harcanmış durumda.
- A considerable amount of time and effort have been spent already.
O yerinde harcanmış paraydı.
- That was money well spent.
Anıtı görmek için harcanan zaman kısadır.
- The time spent to see the monument is short.
Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
- They spent six months building the house.
Kulenin inşa edilmesinde yıllar harcandı.
- Many years have been spent in building the tower.
O bu kitabı onun üzerinde sadece iki hafta harcayarak çok kısa zamanda yazdı.
- He wrote this book in a very short time, spending just two weeks working on it.
O, zamanının çoğunluğunu çocuklarına bakarak harcar.
- She spends a majority of her time taking care of her children.
O, ayakkabılara çok para harcar.
- She spends a lot of money on shoes.
Zayıflamaya çalışarak jimnastik salonunda saatler harcadı.
- She has spent hours at the gym trying to lose weight.
I’m sorry boss, but the advertising spend exceeded the budget again this month.
Mam, can I have my spends early this week?.
... Governor Romney then also wants to spend $2 trillion on additional military programs even ...
... the three countries where it’s been studied in detail, spend more than younger households ...