spell, magic, trick

listen to the pronunciation of spell, magic, trick
Englisch - Türkisch

Definition von spell, magic, trick im Englisch Türkisch wörterbuch

dance
{f} dans etmek

Tom istemediği sürece Mary ile dans etmek zorunda değildir. - Tom doesn't have to dance with Mary unless he wants to.

Isadora Duncan öyle zarafetle dans etti ki Avrupa'da dans etmek için davet edildi. - Isadora Duncan danced with such grace that she was invited to dance in Europe.

dance
{i} dans

Benimle dans etmek ister misin? - Would you like to dance with me?

Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur. - This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.

dance
{i} balo

O, lise mezuniyet balosunda onunla dans etti. - She danced with him at the high school prom.

Baloya gelmeme izin ver; Ben de dans etmek istiyorum. - Let me come to the ball; I, too, would like to dance.

dance
{f} dans ettirmek
dance
eğlence

Dans etmeni izlemek eğlenceli. - It's fun to watch you dance.

dance
dans etme

Tom Mary ile dans etmeliydi. - Tom should've danced with Mary.

Ben güneşi sevmiyorum, yağmuru ve onun altında dans etmeyi seviyorum. - I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.

dance
(Tıp) Beyindeki bir lezyona bağlı olarak gelişen istemdışı düzensiz vücut hareketleri (Koredeki hareketler gibi)
dance
{f} oynatmak
dance
{i} danslı parti
dance
{i} oyun

O birçok halk oyunu biliyor. - He knows many folk dances.

dance
{f} oynamak
dance
dance in attendance birinin etrafında dört dönmek
dance
{i} dans, raks, oyun
dance
{i} dans müziği

O bir dans müziği plağı aldı. - She has bought a record of dance music.

dance
sıçramak
Englisch - Englisch
dance
spell, magic, trick
Favoriten