If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
This is just speculation.
- Bu sadece spekülasyon.
I won't participate in speculation.
- Spekülasyona katılmayacağım.
That's pure speculation.
- O tam bir spekülasyondur.
I wouldn't want to speculate.
- Spekülasyon yapmak istemiyorum.
Would you care to speculate?
- Spekülasyon yapmak ister misiniz?
Would you care to speculate?
- Spekülasyon yapmak ister misiniz?
I wouldn't want to speculate.
- Spekülasyon yapmak istemiyorum.