Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O hızla merdivenlerden yukarı gitti.
- She quickly went up the stairs.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
- I need it as quickly as possible.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
- We will all die, some quickly, others will take their time.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Tom elinden geldiği kadar hızlı şekilde merdivene tırmandı.
- Tom climbed up the ladder as quickly as he could.
Bu oldukça hızlı şekilde olacak.
- It'll happen quite quickly.