Çocuklarını dürüst yetiştirdi.
- She brought up her children to be truthful.
Tom muhtemelen dürüst olacak.
- Tom will probably be truthful.
Bana göz göre göre yalan söylemeyi sürdürürken benden doğru sözlü olmamı bekleme.
- Don't expect me to be truthful when you keep lying to me so blatantly.
Mümkün olduğu kadar doğru olmak istiyorum.
- I want to be as truthful as possible.
Sami doğrucu bir insan değildi.
- Sami wasn't a truthful person.
Doğrucu olmaya çalışıyordum.
- I was trying to be truthful.
Gerçekçi olmak gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To be truthful, this matter doesn't concern her at all.
Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
- You will answer truthfully, won't you?
Tom doğru sözlü olmalıydı.
- Tom should've been truthful.
Bana göz göre göre yalan söylemeyi sürdürürken benden doğru sözlü olmamı bekleme.
- Don't expect me to be truthful when you keep lying to me so blatantly.
Tom gerçeğe uygun davranıyor, değil mi?
- Tom is being truthful, isn't he?
Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
- You will answer truthfully, won't you?