Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.
- Tom opened the trunk to get the spare tire.
Bu araba için yedek parça alamam.
- I can not buy spare parts for this car.
Yedek parçaları peşpeşe inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one by one.
Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih edersin.
- Why do you spend most of your spare time with Tatoeba?
Harcamak için gereğinden fazla zamanımız var.
- We have more than enough time to spare.
Boş zamanımda gitar çalarım.
- I play the guitar in my spare time.
Boş zamanında ne yaparsın?
- What do you do in your spare time?
Ayırmak için hiç paramız yok.
- We don't have any money to spare.
Zaman ayırmak için ne yapmalıyım?
- What should I do in order to spare time?
Ayıracak zamanları olmadığından dolayı aceleyle kasabaya geri döndüler.
- Because they had no time to spare, they hurried back to town.
Tom'un ayıracak zamanı vardı.
- Tom has time to spare.
Bu araba için yedek parça alamam.
- I can not buy spare parts for this car.
Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
- They are making spare parts in a car factory.
a spare diet.
Kill me, if you please, or spare me.
I have no spare time.
... in the district of concentra several no streets were spared by the flames ...