soyma

listen to the pronunciation of soyma
Türkisch - Englisch
(kabuk) paring
peeling; stripping
{i} peeling

Tom had trouble peeling the apple with his pocket knife. - Tom cep bıçağı ile elmayı soymakta sorun yaşadı.

Tom ate the orange without peeling it first. - Tom, daha kabuğunu soymadan portakalı yedi.

stripping naked
divestment
{i} stripping
{i} disrobing
declading
divestiture
soy
ancestry
soymak
rob

This is a good time to rob the bank. - Bu, bankayı soymak için iyi bir zaman.

Tom discussed with Mary a plan to rob the bank. - Tom bankayı soymak için Mary ile bir planı tartıştı.

soymak
{f} skin
soymak
{f} peel

I have to peel the apples. - Elmaları soymak zorundayım.

Tom had trouble peeling the apple with his pocket knife. - Tom cep bıçağı ile elmayı soymakta sorun yaşadı.

soymak
{f} strip
soy
lineage
soymak
undress
soy
breed
soyma (kabuk
paring
soyma bıçağı
paring knife
soyma makinesi
peeler
soyma çekici
face hammer
soyma çekici
kevel
soyma çekici
kevil
soy
race

Even the human race will become extinct one day. - İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.

soy
ancestor

All humans on Earth are descended from a common ancestor. - Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

English and German share a common ancestor. - İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.

soy
{i} posterity
soymak
stick up
kabuk soyma
peeling
saldırıp soyma
mugging
soy
race " ırk; line, lineage, descent, breed, family, ancestry, pedigree, birth, blood; sort, kind
soy
progeny
soy
strain
soy
ancestors
soy
{i} descent
soy
{i} family

Their family name is written on their mailbox. - Onların soyadı posta kutusunda yazılıdır.

What's the spelling of your family name? - Soyadınızın yazılışı nasıl?

soy
{f} peeling

Tom is peeling the potatoes. - Tom patatesleri soyuyor.

Tell her that I am peeling the potatoes. - Patatesleri soyduğumu ona söyle.

soymak
burgle
soy
pedigree
soymak
{f} bark
deri soyma işlemi (kozmetik)
peeling
kabuk soyma
(Matbaacılık, Basımcılık) debarking
soy
kin

She's a descendant of King George! - O, Kral George'un soyundandır.

I am a decendant of Isreal's famous King David. - Ben İsrail'in ünlü kralı Davut'un soyundanım.

soy
extract
soy
tribe

The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia. - Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.

soy
(Biyoloji) issue
soy
dynasty
soy
stemma
soy
parent

Layla was socially isolated by her parents, especially her mother. - Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.

She is of American parentage. - O, Amerikan soyundandır.

soy
multicolored
soy
(Denizbilim) phylum
soymak
lay bare
soymak
displume
soymak
denudate
soymak
hijack
soymak
hew
soymak
prey
soymak
(Dilbilim) peel off
soymak
(Otomotiv) gut
soymak
strip off
soymak
shell
soymak
hijacking
soymak
knock off
soy
rob

He was arrested as an accessory to the robbery. - Soygunun suç ortağı olarak tutuklandı.

One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank. - Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.

soy
burglarize

Sami's house has been burglarized. - Sami'nin evi soyuldu.

Tom devised a plan to burglarize Mary's house. - Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

soy
{f} stripping
soy
stock
soy
rip off
soy
hijack
soy
{f} hijacking
soy
{f} fleece
soy
kindred
soy
despoil
soy
genealogy
soy
{f} rifle
soy
{f} stripped

She stripped the child and put him in the bath. - O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.

soy
stem
soy
{f} disrobing
soy
parentage

She is of American parentage. - O, Amerikan soyundandır.

soy
German

English and German share a common ancestor. - İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.

The English language is cognate to the German language. - İngiliz dili Alman diline soydaştır.

soy
disrobe
soy
{f} peel

Please peel the potatoes. - Lütfen patatesleri soy.

Tom peeled the potatoes. - Tom patatesleri soydu.

soy
flay
soy
burgle

We were burgled once. - Biz bir kez soyulduk.

soy
{f} strip

She stripped the child and put him in the bath. - O, çocuğu soydu ve onu banyoya koydu.

soymak
mug
soymak
despoil
soymak
denude
soymak
bare
soymak
rifle
soymak
ravage
soymak
fleece
Soy
ancestorial
soy
inert
deri soyma işlemi
(kozmetik) peeling
deriyi soyma
scarification
kabuk soyma makinesi
huller
kabuk soyma makinesi
paring machine
kabuk soyma tromeli
(Matbaacılık, Basımcılık) barking drum
kabuğunu soyma
paring
mısır soyma
husking
patates soyma bıçağı
(Gıda) paring knife
soy
flesh and blood
soy
cion
soy
(person, animal) of good stock, highbred
soy
stirpes
soy
birth
soy
offshoot
soy
phylo
soy
noble

Tragedy is the entertainment of the nobles. - Trajedi soyluların eğlencesidir.

Helium, neon, argon, krypton, xenon and radon are noble gases. - Helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radon soy gazlardır.

soy
line, lineage, family, people descended from a common ancestor
soy
extraction
soy
sort, kind; species
soy
stirps
soy
rind
soy
{i} blood
soy
hull
soy
kidney
soy
flesh
soy
antecedent
soy
bloodline
soy
shucks
soy
shuck
soy
{i} breeding
soy
abstract

The theory is too abstract for me. - Teori benim için çok soyuttur.

Some abstract art is difficult to understand. - Bazı soyut sanatları anlaması zordur.

soy
father

My father struggled with the robber. - Babam soyguncu ile mücadele etti.

Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end. - Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.

soymak
pluck
soymak
deplume
soymak
disrobe
soymak
to peel (a vegetable or fruit)
soymak
(ev) burglarize
soymak
to peel, to skin, to shell; to undress, to skin, to strip; to rob, to hold up sth; to burgle, to burglarize; to fleece
soymak
pull off
soymak
hold up
soymak
clean out
soymak
(elma vb.) pare
soymak
flay
soymak
unclothe
soymak
plunder
soymak
to rob, strip (someone, a place) of valuables. soyup soğana çevirmek to rob (someone) of everything he's got; to rob (someone) blind; to clean (a place) out
soymak
to skin (an animal)
soymak
unrobe
soymak
divest
soymak
decorticate
soymak
housebreak
soymak
(sarhoş vb) roll
soymak
sack
soymak
burglarize

Tom devised a plan to burglarize Mary's house. - Tom, Mary'nin evinini soymak için bir plan geliştirdi.

soymak
heist
soymak
rip off
soymak
{f} shear
soymak
shuck
soymak
{f} shave
Englisch - Englisch

Definition von soyma im Englisch Englisch wörterbuch

soy
A Chinese and Japanese liquid sauce for fish, made by subjecting boiled beans to long fermentation and then long digestion in salt and water. US preference is the term soy sauce

Pour in four tablespoonfuls of sherry and four tablespoonfuls of soy, as much vinegar as the jar will hold, and cover closely until wanted.

soy
Soybeans. Often used attributively

The soy crop is looking good this year.

soy
thin sauce made of fermented soy beans
soy
The soja, a kind of bean
soy
a source of oil; used for forage and soil improvement and as food
soy
soja beans, or beans and meal, to long fermentation and then long digestion in salt and water
soy
most highly proteinaceous vegetable crop known erect bushy hairy annual herb having trifoliate leaves and purple to pink flowers; extensively cultivated for food and forage and soil improvement but especially for its nutritious oil-rich seeds; native to Asia a source of oil; used for forage and soil improvement and as food
soy
A Chinese and Japanese liquid sauce for fish, made by subjecting boiled beans to long fermentation and then long digestion in salt and water. US usage prefers the term soy sauce
soy
A Chinese and Japanese liquid sauce for fish, etc
soy
{i} salty sauce made from soybeans; soybean, edible bean of the soy plant
soy
most highly proteinaceous vegetable crop known
soy
Soy flour, butter, or other food is made from soybeans
soy
made by subjecting boiled beans esp
soy
erect bushy hairy annual herb having trifoliate leaves and purple to pink flowers; extensively cultivated for food and forage and soil improvement but especially for its nutritious oil-rich seeds; native to Asia
Türkisch - Türkisch
Soymak işi
soymak
Birinin üstünde, yanında veya bir yerde bulunan şeyleri çalarak alıp götürmek: "Hariçten ortak hırsızlar bulup evimizi soymağa kalkar."- Ö. Seyfettin
Soy
kan
Soy
celep
Soy
ırk
Soymak
(Osmanlı Dönemi) NEKÂ'
Soymak
(Osmanlı Dönemi) SA'M
Soymak
(Osmanlı Dönemi) LEFA
Soymak
(Osmanlı Dönemi) SAHF
soy
Sülale
soy
İyi ve üstün nitelikleri bulunan
soy
Manzum söz
soy
Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülâle
soy
Manzum söz: "Boy boyladı, soy soyladı."- Dede Korkut
soy
Cins, tür, çeşit
soy
Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale: "Bizler hadi neyse, böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama, yarın, bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir."- M. Ş. Esendal. İyi ve üstün nitelikleri bulunan
soymak
Birinin giysilerini çıkarmak
soymak
Birinin giysilerini çıkarmak: "Yaralıyı soyuyor ve ilk tedaviye başlıyorum."- R. N. Güntekin
soymak
Birinin üstünde, yanında veya bir yerde bulunan şeyleri çalarak alıp götürmek
soymak
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar gibi şeyleri çıkarmak
soymak
Bir şeyin üzerinden kabuk, deri, zar gibi şeyleri çıkarmak: "Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu."- A. Gündüz
Englisch - Türkisch

Definition von soyma im Englisch Türkisch wörterbuch

soy
{i} soya

Sade yoğurt ve soya sütü ekleyin. - Add plain yogurt and soy milk.

Şirket soya sosu ve diğer gıda ürünlerini üretiyor. - The company produces soy sauce and other food products.

soy
{i} soya fasulyesi

Tavuk, ton balığı ve soya fasulyesi iyi protein kaynaklarıdır. - Chicken, tuna and soybeans are good sources of protein.

Genellikle soya fasulyesiyle birlikte yediğiniz bazı yiyecekler nelerdir? - What are some foods you usually eat with soy sauce?

soy
bu fasulyeden yapılan
soy
{i} soya salçası
soyma
Favoriten