This is a matter of the utmost gravity.
- Bu son derece bir yerçekimi sorunudur.
I have nothing to do with their troubles.
- Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
The trouble is that my son does not want to go to school.
- Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
How do you feel about the issue?
- Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
This problem is worth discussing.
- Bu sorun tartışılmaya değer.
She kept silent about the problem.
- Sorun konusunda sessiz kaldı.
Climate change is our greatest challenge.
- İklim değişikliği en büyük sorunumuzdur.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
I had difficulty in making myself understood in French.
- Derdimi Fransızca anlatmada sorun yaşadım.
I had difficulty working out the problem.
- Sorunu çözmede zorluk çektim.
Tom causes me a lot of trouble.
- Tom bana çok sorun çıkarıyor.
Tom didn't intend to cause Mary any trouble.
- Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi.
He illustrated the problem with an example.
- Sorunu bir örnekle açıkladı.
Illegal immigration is a serious problem.
- Yasadışı göç ciddi bir sorundur.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
- Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
- Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
It's not such a big problem. You're worrying way too much.
- O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
Don't worry about it. It's not your problem.
- Dert etmeyin. O sizin sorununuz değil.
I'll always stand by you in case of trouble.
- Ben her zaman sorun durumunda hep yanında olacağım.
In case of trouble, please call me.
- Sorun olursa, lütfen beni arayın.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver.
- Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.