The trouble is that my son does not want to go to school.
- Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
How do you feel about the issue?
- Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?
She kept silent about the problem.
- Sorun konusunda sessiz kaldı.
This could become a big problem.
- Bu büyük bir sorun olabilirdi.
Climate change is our greatest challenge.
- İklim değişikliği en büyük sorunumuzdur.
I could hardly refuse Tom's challenge.
- Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
I solved this problem with difficulty.
- Ben bu sorunu güçlükle çözdüm.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
Whoever causes trouble will be the victim of the trouble.
- Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
All the ills of democracy can be cured by more democracy.
- Demokrasinin bütün sorunları daha fazla demokrasi ile tedavi edilebilir.
There are many serious problems in this country. Illegal immigration is not one of them.
- Bu ülkede bir hayli ciddi sorunlar var. Yasadışı göç onlardan biri değil.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
- Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
- Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
- Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
Don't worry about such a trivial problem.
- Böyle önemsiz bir sorun hakkında endişelenmeyin.
Don't worry about it. It's not your problem.
- Dert etmeyin. O sizin sorununuz değil.
I always rely on him in case there's a problem.
- Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.
You have a serious case of sunburn.
- Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver.
- Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.
Is anything the matter with him?
- Onun herhangi bir sorunu mu var?
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.