You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
She was through with him.
The arrow went straight through.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
- Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.
Ultimately, he ended up going to school.
- Sonuçta, okula gitmeye son verdi.
Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
- Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
The international language Esperanto appeared in public at the end of 1887.
- Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında herkese gösterildi.
His motorcycle is the latest model.
- Onun motosikleti en son model.
I just bought the latest version of this MP3 player.
- Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.
The last time I went to China, I visited Shanghai.
- Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
He finally became the president of IBM.
- O, sonunda IBM'in başkanı oldu.
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
We disputed the victory to the end.
- Zaferi sonuna kadar tartıştık.
Whatever happens, I'll stick to my principles to the bitter end.
- Ne olursa olsun sonuna kadar ilkelerime bağlı kalacağım.
Laugh as much as you like; I'll stick to my plan to the bitter end.
- İstediğin kadar gül; ben sonuna kadar planıma sadık kalacağım.
Keep your eyes wide open before marriage and half shut afterwards.
- Evlenmeden önce gözlerinizi sonuna kadar açık tutun ve daha sonra yarı kapalı tutun.
The door was wide open.
- Kapı sonuna kadar açıktı.
In all cases, love is perseverance.
- Her durumda, sevgi sonuna kadar direnmedir.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
Apply two coats of the paint for a good finish.
- İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.
If you divide any number by zero, the result is undefined.
- Eğer herhangi bir sayıyı sıfıra bölerseniz, sonuç tanımsızdır.
On the whole I am satisfied with the result.
- Bütün olarak ben sonuçtan memnunum.
The conclusion reached by a study is People who think their feet are smelly, have smelly feet; people who think they aren't, don't.
- Bir çalışma ile ulaşılan sonuç ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur.
Only after a long dispute did they come to a conclusion.
- Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar.
It made me supremely happy.
- Bu beni son derece mutlu etti.
Close the door after you.
- Sizden sonra kapıyı kapatın.
It was clear to everyone that the vote would be close.
- Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
In late August, the Allied forces captured Paris.
- Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
I have not seen him lately.
- Son zamanlarda onu görmedim
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
He talked about ending the war in Korea.
- Kore'deki savaşa son verme hakkında konuştu.
I bet my bottom dollar he is innocent.
- Onun masum olduğuna son dolarıma bahse girerim.
Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
In the last analysis, methods don't educate children; people do.
- Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.
Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
- Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
We will play football after school.
- Okuldan sonra futbol oynayacağız.
Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.
- Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.
All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Her şeyi düşünerek, on yıllık araştırmadan sonra, arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
All in all, how many different schools have you attended?
- Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?
The celebrations culminated in a spectacular fireworks display.
- Kutlamalar muhteşem bir havai fişek gösterisi ile sonuçlandı.
The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
He was the only recourse for his family after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra ailesi için baş vurulacak tek kişiydi.
He took care of the business after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
My driver's license will expire next week.
- Ehliyetimin süresi gelecek hafta sona eriyor.
The contract expires today.
- Antlaşma bugün sona eriyor.
Yesterday was the last day of school.
- Dün okulun son günüydü.
Saturday is the last day of the week.
- Cumartesi, haftanın son günüdür.
He took charge of the firm after his father's death.
- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
Tom lost his job because the firm decided that a robot could do his job better.
- Tom işini kaybetti. Çünkü firma bir robotun onun işini daha iyi yapabildiği sonucuna vardı.
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
Members of the board will meet for a concluding session on March 27, 2013.
- Yönetim kurulu üyeleri, 27 Mart 2013 tarihinde bir sonuç oturumu için bir araya gelecek.
He was utterly perplexed.
- O son derece şaşırmıştı.
The nineties generation in tennis has been utterly useless so far, exasperated fans say.
- Teniste doksanlı nesil şimdiye kadar son derece başarısız oldu, kızgın hayranlar söylüyor.
I heard there were many double suicides in Sonezaki.
- Sonezaki'de birçok çift intihar olduğunu duydum.
Monica Sone was a Japanese-American writer.
- Monica Sone, Japon asıllı Amerikalı bir yazardı.
Water will evaporate after it is boiled.
- Su kaynatıldıktan sonra buharlaşır.
I don't feel well after drinking that water.
- Ben o suyu içtikten sonra, iyi hissetmiyorum.
After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
- Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
It got cold after sunset.
- Gün batımından sonra hava soğudu.
Ken will grow into his brother's clothes by the end of the year.
- Ken yıl sonuna kadar erkek kardeşinin elbiselerine sığacaktır.
I need your answer by the end of the day.
- Günün sonuna kadar cevabına ihtiyacım var.
The war would be fought to the end.
- Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti.
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
The first minutes after a heart attack are crucial.
- Bir kalp krizinden sonra ilk dakikalar çok önemlidir.
Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former.
- Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.
Love is above money. The latter can't give as much happiness as the former.
- Sevgi paranın üstündedir. Sonraki önceki kadar çok mutluluk veremez.
Sami learned he had terminal cancer.
- Sami son aşamada bir kanseri olduğunu öğrendi.
They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.
- Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.
Tom is extremely thankful to Mary for her help.
- Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Tom can expect to hear from us by the end of the month.
- Tom gelecek ayın sonuna kadar bizden haber almayı bekleyebilir.
He will have lived here for ten years by the end of next month.
- Gelecek ayın sonunda on yıldır burada yaşamakta olacak.
Fadil's devastating fate finally came to light.
- Fadıl'ın yıkıcı kaderi sonunda gün ışığına çıktı.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
- Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
The room looks different after I've changed the curtains.
- Perdeleri değiştirmemden sonra oda farklı görünüyor.
The bus is full. You'll have to wait for the next one.
- Otobüs dolu. Bir sonraki için beklemeniz gerekecek.
One should add a full stop at the end of the sentence.
- Cümlenin sonunda nokta konulmalı.
There's a full stop missing from the end of the sentence.
- Bu cümlenin sonunda bir nokta eksik.
One should put a full stop at the end of the sentence.
- Biri cümlenin sonunda bir nokta koymalı.
The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
- Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
Tom joined the navy after finishing college.
- Tom üniversiteyi bitirdikten sonra donanmaya katıldı.
A few minutes after he finished his work, he went to bed.
- İşini bitirdikten birkaç dakika sonra, o yatmaya gitti.
Having finished my work, I left the office.
- İşimi bitirdikten sonra bürodan ayrıldım.
You must appropriately review the outcome of your bargain.
- Pazarlığının sonucunu uygun bir şekilde gözden geçirmelisin.
What was the outcome of the election?
- Seçimin sonucu neydi?
The latest issue of the magazine will come out next Monday.
- Derginin son basımı gelecek pazartesi yayınlanacak.
It will be fine this afternoon.
- Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
It's going to be fine this afternoon.
- Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter..
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom sonunda kabullenmeye karar verdiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
Nihayet doktorun sekreteri Tom'un adını seslendi.
- Sonunda doktorun sekreteri Tom'un ismini çağırdı.
O, oğullarının her birine para verdi.
- He gave money to each of his sons.
O, oğullarına kötü davrandı.
- He behaved badly to his sons.
Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
- His wife bore him two daughters and a son.
Bir çocuk bir şarkıdan daha çabuk ne öğrenir?
- What will a child learn sooner than a song?
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Onun oğlu ünlü bir piyanist oldu.
- His son became a famous pianist.
Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da.
- I have a son and a daughter. My son is in New York, and my daughter is in London.
Oğlumuz savaşta öldü.
- Our son died during the war.
Tom bana onun için bir erkek evlat gibi olduğumu söyledi.
- Tom told me I was like a son to him.
Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- A son must obey his father.