sonuçta

listen to the pronunciation of sonuçta
Türkisch - Englisch
eventually

Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring. - Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.

Eventually, someone is going to have to tell Tom that he needs to behave himself. - Sonuçta biri Tom'a terbiyeli davranması gerektiğini söylemek zorunda kalacak.

all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

on the upshot
in the event
in the end

In the end I ran to the station, and somehow got there on time. - Sonuçta istasyona koştum ve bir şekilde tam vaktinde oraya ulaştım.

In the end, the diligent person succeeds. - Sonuçta çalışkan kişi başarır.

ultimately

The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing. - Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

in conclusion
overall
sonuç
conclusion

Tom has the bad habit of jumping to conclusions. - Tom'un sonuçlara atlamayla ilgili kötü bir alışkanlığı vardır.

Let's forget everything about that conclusion. - Bu sonuç hakkında her şeyi unutalım.

sonuç
result

On the whole I am satisfied with the result. - Bütün olarak ben sonuçtan memnunum.

The situation resulted in violence. - Durum şiddetle sonuçlandı.

sonuç
{i} consequence

Tom took a moment to consider the consequences. - Tom sonuçları değerlendirmek için biraz zaman istedi.

This could have unintended consequences. - Bunun umulmadık sonuçları olabilir.

sonuç
outcome

I never doubted the outcome. - Ben sonuçtan asla şüphe etmedim.

The outcome of the election is doubtful. - Seçim sonuçları şüphelidir.

sonuç
{i} end

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

The peace talks ended in failure. - Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

sonuç
joy
sonuç
{i} success

He said to himself, Will this operation result in success? - Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?

I'm sure your efforts will result in success. - Çabalarının başarıyla sonuçlanacağından eminim.

sonuç
result, consequence, outcome, conclusion, product, effect netice
sonuç
product
sonuç
payoff
sonuç
result, outcome, conclusion
sonuç
wrap-up
sonuç
effect

Cause and effect react upon each other. - Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.

The efforts brought about no effect. - Çabalar sonuç getirmedi.

sonuç
{i} show

Her health screening showed no negative results. - Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.

The results of Tom's biopsy show that the tumor is cancerous. - Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör kanserlidir.

sonuç
(Denizbilim) conculusion
sonuç
determination
sonuç
find

You've always known that eventually everyone would find out. - Sonuçta herkesin öğreneceğini sen her zaman biliyordun.

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

sonuç
ending

The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War. - Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.

sonuç
all in all

All in all, how many different schools have you attended? - Sonuçta, kaç tane farklı okula devam ettin?

sonuç
(Bilgisayar) farewell statement
sonuç
(Ticaret) performance
sonuç
bottomline
sonuç
resultant 
sonuç
rowen
sonuç
(Ticaret) output
sonuç
(Ticaret) score
sonuç
desition
sonuç
sequent
sonuç
after effect
sonuç
repercussion
sonuç
desinence
sonuç
finish

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

sonuç
deduction
sonuç
catastrophe
sonuç
(Bilgisayar) result at
sonuç
{i} issue
sonuç
hangover
sonuç
avail
sonuç
inference
sonuç
ramification

Sami didn't fully understand the ramifications of his actions. - Sami kendi eylemlerinin sonuçlarını tam olarak anlamadı.

sonuç
fruit

Let's stop this fruitless argument. - Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.

Your effort will surely bear fruit. - Çabanız mutlaka sonuç verecek.

sonuç
event

Things eventually changed. - Sonuçta işler değişti.

Eventually it was possible to find a really satisfactory solution. - Sonunda gerçekten tatmin edici bir sonuç bulmak mümkündü.

sonuç
child

She's still a child after all. - Sonuçta o hâlâ bir çocuk.

Sami had a relationship that resulted in a child. - Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.

sonuç
bottom line
sonuç
resultant
sonuç
{i} decision

Maria is always making hasty decisions, forgetting about the consequences. - Maria sonuçları unutarak her zaman aceleci kararlar veriyor.

Both your father and I understand the consequences of your decision. - Hem baban hem de ben senin kararın sonuçlarını anlıyoruz.

sonuç
result for
sonuç
to result
sonuç
result to
sonuç
close

The election results were extremely close. - Seçim sonuçları son derece yakın.

sonuç
produce

Effort produces fine results. - Çaba güzel sonuçlar üretir.

My efforts produced no results. - Çabalarım hiç sonuç vermedi.

sonuç
denouement
sonuç
(Hukuk) outcome, conclusion
sonuç
corollary
sonuç
finding
sonuç
harvest
sonuç
sum

I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion. - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

sonuç
log. conclusion
sonuç
aftermath
sonuç
consequent
sonuç
sequel
sonuç
{i} upshot
sonuç
fruitage
sonuç
ultimate

So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning. - Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.

Ultimately, he ended up going to school. - Sonuçta, okula gitmeye son verdi.

sonuç
spawn
sonuç
ate
sonuç
success#
sonuç
deduct
Türkisch - Türkisch

Definition von sonuçta im Türkisch Türkisch wörterbuch

Sonuç
netice
sonuç
Öz, özet
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice
sonuç
Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey. Öz, özet
sonuç
Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice: "Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi."- N. Cumalı
sonuç
Yazının veya sözün bitim bölümü
sonuçta
Favoriten