Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
- Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
Ben biletimi kapıcıya gösterdim ve tiyatro gittim.
- I showed my ticket to the doorman and went into the theatre.
Siz kapıcı değil misiniz?
- Aren't you the doorman?
Kapıcıya bagajımı odama kadar taşıttım.
- I had the porter carry my luggage to my room.
Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
- Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.