Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
En kısa zamanda Tom'la tanışmak istiyorum.
- I want to meet Tom as soon as possible.
Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
- Please do it as soon as possible.
O telefon görüşmesi yapar yapmaz eve gitti.
- He went home as soon as he got the phone call.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.
- Tom stopped talking as soon as he noticed Mary wasn't listening anymore.
Tom'un evrak çantasını burada bıraktığını fark eder etmez geri geleceğinden eminim.
- I'm sure Tom will come back as soon as he realizes he left his briefcase here.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
As soon as they return, I will telephone you.
- Sobald sie zurück sind, rufe ich Sie an.
As soon as she heard the news, she broke into tears.
- Sobald sie die Nachricht gehört hat, ist sie in Tränen ausgebrochen.