Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
O kadar çok televizyon izlemeseydi, çalışmak için daha fazla zamanı olurdu.
- If he did not watch so much television, he would have more time for study.
Sizi çok güldürecek ne oldu?
- What happened to make you laugh so much?
Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.
- You must not depend so much on others.
O kadar çok sigara içmemeni tercih ederim.
- I'd rather you didn't smoke so much.
O kadar çok sigara içmesen iyi olur.
- You had better not smoke so much.
Benim yerim genellikle bu kadar karmaşa değil.
- My place isn't usually this much of a mess.
Şimdiye kadar ilk kez bu kadar hapşırdım.
- This is the first time I've ever sneezed this much.
Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
- See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
Bu kadar gürültü yapmayın.
- Don't make so much noise.
Bu kadar çok yiyeceğe gerçekten ihtiyacımız var mı?
- Do we really need this much food?
Daha önce aynı anda bu kadar çok para görmedim.
- I've never seen this much money at once before.
We've never before had this much snow.
- Noch niemals vorher gab es so viel Schnee.
With this much money, I could buy a very decent used car.
- Mit so viel Geld könnte ich einen sehr ordentlichen Gebrauchtwagen kaufen.
You can eat as much as you want.
- Du kannst essen, soviel du willst.
Tom seems to have a lot of fun trying to cause as much trouble as he can.
- Es scheint Tom eine Menge Spaß zu machen, soviel Unruhe zu stiften, wie er nur kann.