Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
- So far as he was concerned, things were going well.
Bildiğim kadarıyla böyle bir sözcük yok.
- So far as I know, there is no such word.
O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
İşitebilmek için önde oturdu.
- He sat in the front so as to be able to hear.
insofar as (or that), to the extent that, to such an extent.