İşitebilmek için önde oturdu. - He sat in the front so as to be able to hear.
İşitebilmek için önde oturdu.
He sat in the front so as to be able to hear.
O, zamanında varmak için koştu. - He ran, so as to arrive on time.
O, zamanında varmak için koştu.
He ran, so as to arrive on time.
They conducted their business transparently, solely in public meetings.