so as to

listen to the pronunciation of so as to
Englisch - Türkisch
-mek için: He did this so as to prevent theft. Bunu, hırsızlığı önlemek için yaptı
-mek amacıyla
-ecek bir şekilde
-mek için
için

İşitebilmek için önde oturdu. - He sat in the front so as to be able to hear.

O, zamanında varmak için koştu. - He ran, so as to arrive on time.

-cek biçimde
-mak için
1. -mek için: He did that so as to annoy me. Beni kızdırmak için yaptı. 2. -ecek bir şekilde: He coughed so as to attract Selmin´s attention. Selmin´in dikkatini çekecek bir şekilde öksürdü
ecek şekilde
mak için
so as
ki
so as
kadar gibi suretle
so as
gibi suretle
so as
veçhile için ki
so as
veçhile
so as
kadar

İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü. - The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!

Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım. - Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.

so as
amacıyla

Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık. - We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.

so as
için

Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum. - I spoke to him kindly so as not to frighten him.

İşitebilmek için önde oturdu. - He sat in the front so as to be able to hear.

so as to

    Türkische aussprache

    sō äz tı

    Aussprache

    /ˈsō ˈaz tə/ /ˈsoʊ ˈæz tə/

    Etymologie

    [ 'sO, esp before adj or adv ] (adverb.) before 12th century. Middle English, from Old English swA; akin to Old High German sO so, Latin sic so, thus, si if, Greek hOs so, thus, Latin suus one's own; more at SUICIDE.
Favoriten