Saman nezlesi mevsiminde, Mary'nin cümleleri genellikle hapşırmalarla noktalandı.
- During hayfever season, Mary's sentences were usually punctuated by sneezes.
Hapşırmamaya çalışıyorum.
- I'm trying not to sneeze.
Bu parfümü koklayamam. Aksırırım.
- I cannot smell this perfume. I would sneeze.
Konuşmamızı hapşırıkları böldü.
- Our conversation was interrupted by his sneezes.
Bir hapşırık saatte kırk mil hızla vücudunuzu terk eder.
- A sneeze leaves your body at forty miles an hour.
Öksürürken, hapşırırken veya esnerken ağzınızı kapatın.
- Cover your mouth when you cough, sneeze, or yawn.
Tom hapşırdığı zaman ağzını örttü.
- Tom covered his mouth when he sneezed.