Ünlü biri hayal akıldan daha önemlidir dedi.
- Someone famous said that imagination is more important than intelligence.
Fransız İstihbaratı için çalışır.
- She works for French intelligence.
İnanç istihbaratın ölümüdür.
- Belief is the death of intelligence.
Köpeğin akıllı olduğunu düşünmüyor musun?
- Don't you think the dog is smart?
O sahiden akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
O, çok zeki bir çocuktur.
- He is a very smart boy.
O sahiden zeki, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
O akıllı, yakışıklı ve kibardır.
- He's smart, handsome and polite.
Tom tatlı, akıllı ve yakışıklıdır.
- Tom is sweet, smart, and handsome.
Bu yapılacak güzel bir şey.
- It's the smart thing to do.
Sanırım o yapmak için güzel şey.
- I think it's the smart thing to do.
Tom daha şık görünmek istediği için sahte gözlük taktığını kabul etti.
- Tom admitted that he wears fake glasses because he wants to look smarter.
O, şık bir şekilde giyinmişti.
- She's smartly dressed.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.
- We're too soon old, too late smart.
Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
- Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
Meryem makyajını yenilemek için akıllı telefonunu ayna olarak kullandı.
- Mary used her smartphone as a mirror to touch-up her makeup.
Tatoeba ukalalar için ilgi çekici bir oyun alanıdır.
- Tatoeba is an interesting playing field for smartasses.
Zeka ve bilgi iki çok farklı şeydir.
- Intelligence and knowledge are two very different things.
Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
- If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
Onu anlamak için çok zekaya ihtiyacın yok.
- You don't need much intelligence to understand that.
Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
- Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
Ne kadar akıllı olduğun önemli değil.
- It doesn't matter how smart you are.
Ne kadar akıllı olduğun önemli değil. Eğer çok çalışmazsan asla başarılı olmayacaksın.
- It doesn't matter how smart you are. If you don't work hard, you'll never succeed.
Mary'den daha akıllı ama Mary kadar hoş değil.
- She's smarter than Mary, but she's not as pretty as Mary.
Tom gösterişli ve güzel bir ev yapmak istiyor.
- Tom wants to build an ostentatious and smart house.
Guess that was a stupid question. Either you're smart or you're not. I am not book smart but I have street smarts. I think street smarts are important.
Ryan, who is feeling no pain, smarts off, Who died and left you in charge?.
There is a smart shower at 5 P.M., and in the midst of it a hummingbird is busy about the flowers in the garden, unmindful of it, though you would think that each big drop that struck him would be a serious accident.
He moved convulsively, and as he did so, said, I'll be quiet, Doctor. Tell them to take off the strait waistcoat. I have had a terrible dream, and it has left me so weak that I cannot move. What's wrong with my face? It feels all swollen, and it smarts dreadfully..
a smart outfit.
He became tired of his daughter's sarcasm and smart remarks.