Kule sola doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
On kişi kazada hafif yaralandı.
- Ten people were slightly injured in the accident.
En küçük hata ölümcül bir felakete götürebilir.
- The slightest mistake may lead to a fatal disaster.
En küçük bir fikrim yok.
- I don't have the slightest idea.
En ufak bir şüphe olmadan, rüya daha önceki hayattan bir hatıraydı.
- Without the slightest doubt, the dream was a memory from a previous life.
En ufak bir fikrim bile yok.
- I haven't the slightest idea.
a slight (i.e., not severe) pain.
Tom is slightly overweight.
- Tom is slightly overweight.