silahçı

listen to the pronunciation of silahçı
Türkisch - Englisch
gunsmith
a person skilled in the repair and servicing of firearms
{n} a man who makes or sells guns
One whose occupation is to make or repair small firearms; an armorer
A gunsmith is someone who makes and repairs guns. someone who makes and repairs guns
{i} one who makes or repairs small firearms
someone who makes or repairs guns
silâh
weapon

China is working to modernize its weapons program. - Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

silâh
gun

Guns don't kill people. People kill people. - Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

silâh
arm

The troops had plenty of arms. - Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

silâh
arms

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

silah
(Askeri) armour
silah
armor
silah
weaponry

Let there be an end to wars and weaponry. - Savaşlara ve silahlara bir son verelim.

silah
weapon

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

silah
arming

People have started arming themselves. - Millet silahlanmaya başladı.

silah
arm

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Tom did time for armed robbery. - Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.

silah
gunshots
silah
gun point
silah
weapon, arm
silah
firearm

I don't have a firearm. - Bir ateşli silahım yok.

Dan is a firearms expert. - Dan bir ateşli silah uzmanıdır.

silah
{i} hardware
silâh
gat

Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash. - Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.

Türkisch - Türkisch
Silâh yapan veya satan kimse
Silah
yarak
Silah
algu
Silâh
cebe
Silâh
(Osmanlı Dönemi) ZİKE
Silâh
(Osmanlı Dönemi) HAŞHAŞA
Silâh
(Osmanlı Dönemi) VİZR
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç: "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır."- R. N. Güntekin
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç
silah
Savunmak veya saldırmak için kullanılan, başvurulan her şey
silah
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
Englisch - Türkisch

Definition von silahçı im Englisch Türkisch wörterbuch

silah
(Silahlar) bir silah ateşlendiğinde bir yanık kokusu varsa size kimyalsal madde yayar
silahçı
Favoriten