sigortalar

listen to the pronunciation of sigortalar
Türkisch - Englisch
fuses
Removable devices that link a circuit at the fuse box Fuse connections blow apart and break the circuit if an overload or short occurs
Protective devices that shut off electrical power when an overload occurs
(Otomotiv) Fuses control the flow of current to the electrical components on your vehicle the same way they do at home. They are located in a fuse box that's usually found under or near the dashboard. Your owner's manual can help you locate it
Replaceable protective devices with a fuseable link that burns apart to protect a circuit from an overload or a short
A device designed to open and protect equipment or a circuit from being destroyed when the circuit is subjected to a power overload This is a non-reversible action and there are 3 main types of fuses; glass, ceramic and spade
plural of fuse
A disposable safety device used to prevent over amperage damage to electrical equipment and also fire Fuses for very specific uses, and are rated by type, voltage, and ampacity
third-person singular of fuse
Fuses control the flow of current to the electrical components on your vehicle the same way they do at home They are located in a fuse box that's usually found under or near the dashboard Your owner's manual can help you locate it
over current components that melt to open the circuit and protect other electrical/electronic components from excess current flow; see circuit breakerFuses must be removed and replaced after they "blow out "
sigorta
fuse

No sooner had Tom turned on the TV than the fuse blew. - Tom televizyonu açar açmaz sigorta attı.

The short circuit blew a fuse. - Kısa devre bir sigortayı patlattı.

sigorta
{i} insurance

Tom and Mary were plotting to kill Tom's father for the life insurance. - Tom ve Marry hayat sigortası için Tom'un babasını öldürmek amacıyla kumpas kuruyorlardı.

We sued the insurance company because it violated the terms of our policy. - Biz sigorta şirketine poliçemizin şartlarını ihlal ettiği için dava açtık.

sigorta
insurance (e.g. life insurance, health insurance)
sigorta
assurance
sigorta
safety fuse
sigorta
(Askeri) braker
sigorta
insurabile
sigorta
insure

My house is fully insured. - Evim tam sigortalıdır.

He insured his house against fire. - O evini yangına karşı sigortaladı.

sigorta
(Ticaret) franchise
sigorta
(Tekstil) circuit breaker
sigorta
cover

This insurance covers everything. - Bu sigorta her şeyi kapsar.

I think insurance will cover it. - Sanırım sigorta bunu karşılar.

sigorta
to fuse
Sosyal Sigortalar Kurumu
(Hukuk) Social Insurance Institution
ferdi sigortalar toplamı
(Sigorta) individual life total
sigorta
(Elektrik) fuse
sigorta
insurable
sigorta
fuze
Türkisch - Türkisch

Definition von sigortalar im Türkisch Türkisch wörterbuch

sigorta
(Ahlak Bilimi) güvence
sigorta
Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen
sigorta
Bu tür sözleşmeleri yapan şirket. Özellikle elektrik devresinde, akım çok güçlü olduğunda eriyerek güvenliği sağlayan, kazayı önleyen nesne veya düzen: "Bir hatta giden sigorta yanarsa o hattın lambaları soner."- S. F. Abasıyanık
sigorta
Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi: "İsveç'te çok sağlam bir sigorta sistemi var."- H. Taner
sigorta
Bu tür sözleşmeleri yapan şirket
sigortalar
Favoriten