Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Kazada görme yeteneğini yitirdi.
- He lost his sight in the accident.
Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
- The accident deprived him of his sight.
Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Hedef görüş alanında.
- The target is in sight.
Onları görüş alanımdan çıkarın.
- Get them out of my sight.
Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
- She caught sight of a rowing boat in the distance.
Arkadaşlarımın görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of my friends.
Ne güzel bir manzara!
- What a beautiful sight!
Güzel bir manzaraydı.
- It was a beautiful sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Ham petrol çağının sonu görünümde.
- The end of the era of petroleum is in sight.
Ham petrolün sonu görünümde.
- The end of the age of oil is in sight.
Onun Shibuya bakışını yakaladım.
- I caught sight of her at Shibuya.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Görünürde hiçbir umut yoktu.
- There was no hope in sight.
Görünürde kimse yoktu.
- There wasn't a soul in sight.
Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.
- In the sight of God, all men are equal.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Onun iyi bir görme gücü vardır.
- He has a good eye sight.
Bir yılanı sadece görmek onu hasta ediyor.
- The mere sight of a snake makes her sick.
Görmek için güzel bir manzaraydı.
- It was a lovely sight to see.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.
- She felt faint at the sight of blood.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.
- She stood astonished at the sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- Yesterday, my aunt regained her sight.
Yüzlerce kuş gözüme ilişti.
- I caught sight of hundreds of birds.
Onu gözden kaybettik.
- We lost sight of him.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.
He's a really remarkable mean and it's very hard to get him in one's sights;.