Bunu yapmaktan bıkmış olmalısın.
- You must be sick of doing this.
Tom hayattan bıkmış sert yaşlı bir adamdı.
- Tom was a bitter old man who was sick of life.
Kız hasta görünüyordu.
- The girl appeared sick.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- Too much drinking will make you sick.
Hasta olmaktan bıktım.
- I'm tired of being sick.
Hasta olmak çok sıkıcı.
- Being sick is very boring.
Bu bitki soluk görünüyor.
- This plant looks sick.
Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
- It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
Hastalıklı erkek kardeşime bakmaktan dolayı bir doktor olma arzum arttı.
- My desire to become a doctor grew out of looking after my sickly brother.
Tom hastalıklı bir çocuktu ve ana babası tarafından şımartılmıştı.
- Tom was a sickly child and was mollycoddled by his parents.
Sami kendini rahatsız hissettiğini iddia etti.
- Sami claimed he was feeling sick.
Kötü koku beni rahatsız etti.
- The bad smell sickened me.
He lay there in a pool of his own sick.
(sick building syndrome; my car is looking pretty sick; my job prospects are pretty sick).
We have to cure the sick.
Now they find a new entertainment: they sick the dog on us.