Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Şüphesiz, o bir şoktu.
- It was a shock, to be sure.
Tom kuyu suyunu kaynattı böylece o içmesi güvenli olacaktı.
- Tom boiled the well water so it would be safe to drink.
Tom sadece güvenli olması için bir kurşun geçirmez yelek giydi.
- Tom put on a bullet-proof vest, just to be safe.
You will be safe with me.
- Du wirst bei mir sicher sein.
She'll be safe with me.
- Sie wird bei mir sicher sein.