İki leydi birbirine gülümsedi.
- The two ladies smiled at each other.
Tom ve Mary birbirine çok yakın.
- Tom and Mary are very close to each other.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- She wears high heels to make herself look taller.
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
O, hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
- She came to herself when she was taken to the hospital.
Bizzat gitmesi gerekli.
- It's necessary for her to go herself.
Oraya bizzat gitmesine gerek yok.
- She doesn't need to go there herself.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
- Japan and China differ from each other in many ways.
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
John ve Mary birbirini seviyordu.
- John and Mary loved each other.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Onlar asla birbirlerini tekrar görmeyeceklerdi.
- They were never to see each other again.
Mary gerçekten harika. O benim için harika bir yemek pişirdi ve bulaşıkları bile kendisi yıkadı.
- Mary is really great. She cooked a wonderful meal for me and even washed the dishes herself.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
- I think that girl cut her hair to give herself a new look.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
O kendi kendine mırıldanıyor.
- She is muttering to herself.
Emi kendine yeni bir elbise ısmarladı.
- Emi ordered herself a new dress.
Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.
- She pledged herself never to do it again.
O kendi kendine mırıldanıyor.
- She is muttering to herself.
She killed herself by taking poison.
- Sie hat sich mit Gift umgebracht.
Betty cannot keep any secret to herself for a long time.
- Betty kann kein Geheimnis lange für sich behalten.