Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Mary bıçakları biledi.
- Mary sharpened the knives.
Bu bıçağı hiç biledin mi?
- Have you ever sharpened this knife?
Kurşun kalemimi keskinleştirmek için bir bıçak istiyorum.
- I want a knife to sharpen my pencil with.
Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Tom Mary'ye bir bıçağı nasıl bileyeceğini gösterdi.
- Tom showed Mary how to sharpen a knife.
Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
- If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
Bıçakların nasıl keskinleştirileceğini bilir.
- He knows how to sharpen knives.
Bu bıçağı benim için keskinleştirir misin, lütfen?
- Could you sharpen this knife for me, please?
a sharpened knife.