Tom Skeleton'un her organı sallanıyordu ve titriyordu.
- Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
Ev sallanmaya başladı.
- The house started shaking.
Ev sallanmaya başladı.
- The house started shaking.
Yer sarsılmaya başladı.
- The ground started shaking.
Evin sarsılmasını hissedebiliyordum.
- I could feel the house shaking.
O, sakin bir ifadeyi sürdürmeye çalıştı, ama onun titreyen elleri ona ihanet etti.
- He tried to maintain a calm expression, but his shaking hands betrayed him.
Tom Skeleton'un her organı sallanıyordu ve titriyordu.
- Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
Hepimiz şiddetli soğuktan titriyorduk.
- We were all shaking from the bitter cold.
Korku içinde titremeye başladı.
- He started shaking in fear.
Tom kontrolsüz bir şekilde titremeye başladı.
- Tom started shaking uncontrollably.
Tom'un elleri titremeye başladı.
- Tom's hands began to shake.
Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.
- Tom's right hand began to shake uncontrollably.
Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
- Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
- In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
- In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
Ben evin sallandığını hissettim.
- I felt the house shake.
Tom, Mary ile el sıkışmayacağını söylüyor.
- Tom says that he won't shake hands with Mary.
Benimle el sıkışmayı reddetti.
- He refused to shake hands with me.
Evimiz sallanmaya başladı.
- Our house started to shake.
Tom, Mary ile el sıkışmayacağını söylüyor.
- Tom says that he won't shake hands with Mary.
Benimle el sıkışmayı reddetti.
- He refused to shake hands with me.
Tom bir protein sallaması içti.
- Tom drank a protein shake.
She was shaking it on the dance floor.
Shaking his head, he kept repeating No, no, no.
The cat gave the mouse a shake.
OK, let's shake on it.
He shook the can of soda for thirty seconds before delivering it to me, so that, when I popped it open, soda went everywhere.
... they can lead directly to a job and career were shaking up ...
... That she was shaking and couldn't come up to you. ...