seyahat et

listen to the pronunciation of seyahat et
Türkisch - Englisch
voyage
{f} travel

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

{f} traveling

He's accustomed to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

{f} traveled

Roger traveled from town to town in the west. - Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

He traveled through the Tohoku district this summer. - O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.

{f} travelled

They travelled eastwards. - Onlar doğuya doğru seyahat etti.

Have you ever travelled alone? - Hiç yalnız seyahat ettin mi?

{f} journey
{f} wayfare
{f} travelling

Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations. - Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

{f} wayfaring
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

peregrinate
seyahat et
Favoriten