I want to travel with you.
- Seninle seyahat etmek istiyorum.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
Tom tries to avoid traveling by air.
- Tom hava yoluyla seyahat etmekten kaçınmaya çalışır.
Roger traveled from town to town in the west.
- Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.
I traveled by myself.
- Tek başıma seyahat ettim.
They travelled eastwards.
- Onlar doğuya doğru seyahat etti.
They travelled all throughout Europe with me!
- Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!
My father is used to travelling.
- Babam seyahat etmeye alışkın.
I really like travelling.
- Seyahat etmeyi gerçekten severim.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.