seyahat edebilir

listen to the pronunciation of seyahat edebilir
Türkisch - Englisch
travellable
{s} able to be journeyed upon
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

seyahat et
{f} traveling

He's accustomed to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

She is used to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

seyahat et
{f} traveled

Roger traveled from town to town in the west. - Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

I traveled by myself. - Tek başıma seyahat ettim.

seyahat et
{f} travelled

Have you ever travelled alone? - Hiç yalnız seyahat ettin mi?

They travelled eastwards. - Onlar doğuya doğru seyahat etti.

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

She went travelling with her friend. - O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat edebilir
Favoriten