seyahat

listen to the pronunciation of seyahat
Türkisch - Englisch
{i} journey

Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter. - O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.

Life is like a journey. - Hayat bir seyahate benzer.

{i} travel

May I pay with a travelers' check? - Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

trip

I am short of money for my trip. - Seyahatim için yeterli param yok.

Tom is leaving on a trip on Friday. - Tom cuma günü bir seyahata çıkıyor.

wayfare
(Bilgisayar) cruise
passage
expedition
peregrinate
tour
trek
peregrination
traveling

Traveling abroad is out of the question. - Yurt dışında seyahat söz konusu değil.

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

travel, journey, trip, voyage
travelling [Brit.]
voyage

He went on a voyage to America. - O, Amerika'ya seyahate gitti.

Eyre
yolculuk
travellıng
a trip
travelling

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

Tourists should take care to respect local cultures when they are travelling. - Turistler seyahat ederken yerel kültürlere uymaya dikkat etmeliler.

travel on
seyahat eden kimse
traveler
seyahat etmek
{f} travel

I want to travel to the moon. - Ben aya seyahat etmek istiyorum.

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

seyahat etmek
journey
seyahat çeki
traveler's check
seyahat acentaları
travel agents
seyahat acentası
travel bureau
seyahat bileti
(Ticaret) excursion ticket
seyahat danışmanı
(Turizm) travel consultant
seyahat eden
traveller
seyahat eden kimse
traveller
seyahat ederek
traveling

I want to spend some time traveling. - Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.

Tom and Mary spent a year traveling around the world. - Tom ve Mary dünya çapında seyahat ederek bir yıl geçirdi.

seyahat ederek
travelling

If I were rich, I'd pass my time in travelling. - Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.

seyahat ederek
wayfaring
seyahat emri
(Askeri) travel order
seyahat etme
journeying
seyahat etme
traveling
seyahat etmek
take a trip
seyahat etmek
be on the road
seyahat etmek
wayfare
seyahat etmek
travelling

It seems you enjoy travelling the world. - Dünyayı seyahat etmekten hoşlanıyor gibi görünüyorsun.

She was afraid of travelling alone. - O yalnız seyahat etmekten korkuyordu.

seyahat etmek
(Ticaret) make a journey
seyahat etmek
wayfaring
seyahat etmek
raft
seyahat konusunda deneyimli
traveled
seyahat planı
(Turizm) itinerary
seyahat poliçesi
(Ticaret) voyage policy
seyahat programı
stopping
seyahat sektörü
(Turizm) travel industry
seyahat süresi
travel time
seyahat tezkeresi
(Ticaret) safe conduct
seyahat ticareti
(Turizm) travel trade
seyahat yapmak
travel
seyahat yazarı
(Turizm) travel writer
seyahat çantası
travelling bag
seyahat çantası
carryall
seyahat çeki
traveler's letter of credit
seyahat çeki
travelers check
seyahat çeki
travelers letter of credit
seyahat çeki
travellers check
seyahat çeki
(Turizm) traveller cheuque
seyahat çekleri
(Turizm) travellers cheques
seyahat acentesi
Travel agency
seyahat çeki
Traveller's cheque, travellers' cheque, travellers cheque: Acheque for a fixed amount of money which may be cashed or used in payment abroad, on the holder's signature
seyahat acentası
travel agency, travel bureau
seyahat acentası
travel agent

Let's ask a travel agent. - Bir seyahat acentasına soralım.

Where is the closet travel agent? - En yakın seyahat acentası nerede?

seyahat acentası sicili
(Turizm) travel agency registry
seyahat acentesi
(Ticaret) tour broker
seyahat acentesi
1. travel agent. 2. travel agency, travel bureau
seyahat amacınız
What is the purpose of your visit
seyahat anlaşması
travel bargain
seyahat başlangıcı
(Havacılık) cruising threshold
seyahat danışma el kitabı
(Turizm) travel informatin manual
seyahat dergisi
in-flight magazine
seyahat edebilir
travellable
seyahat eden kimse
traveller [Brit.]
seyahat edilebilir
travellable
seyahat etmek
have a trip
seyahat etmek
to travel

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

Do you like to travel? - Seyahat etmekten hoşlanır mısınız.

seyahat etmek
to travel, to journey
seyahat etmek
voyage
seyahat etmek
peregrinate
seyahat etmek
get about
seyahat etmesine yol açmak
cause to travel
seyahat etmeye elverişli
travellable
seyahat etmeyi bırak
stop traveling
seyahat fotoğrafçılığı
travel photography
seyahat gerekli
(Bilgisayar) travel required
seyahat gideri
(Askeri) travel expense
seyahat hürriyeti
(Kanun) freedom of travel
seyahat hızı
overage travel speed
seyahat kararı
(Turizm) travel decision
seyahat kenar çubuğu
(Bilgisayar) voyage sidebar
seyahat kol uçuşu
(Askeri) route formation
seyahat kredi mektubu
(Ticaret) traveller's letter of credit
seyahat künyesi
(Bilgisayar) voyage masthead
seyahat maliyeti
travel costs
seyahat masrafları
(Ticaret) traveling expenses
seyahat masrafı
(Ticaret) travel expense
seyahat ofisi
travel office
seyahat pazarlama
(Turizm) travel marketing
seyahat pazarlaması
(Turizm) travel marketing
seyahat rehberi
itinerary
seyahat rehberi
phrasebook
seyahat rizikosu
(Ticaret) voyage risk
seyahat sözleşmeleri
travel contracts
seyahat sürati
journey speed
seyahat takımı
travel kit
seyahat tazminatı
travel allowance
seyahat ticareti kuruluşu
(Turizm) tourist trade entity
seyahat tutkusu
wanderlust
seyahat tırmanması
(Havacılık) cruise climb
seyahat uçuşu
(Askeri) cross country flight
seyahat web sitesi
(Bilgisayar) voyage web site
seyahat yarı çapı
(Havacılık) cruising radius
seyahat yarıçapı
(Askeri) cruising radius
seyahat çantası
holdall, carryall
seyahat çeki
traveller's cheque, traveler's check
seyahat çeki
traveler's cheque [Brit.]
seyahat çeki olarak ödeyebilir miyim
Can I pay in traveler's checks
seyahat çekim
traveler's checks
seyahat ödenekleri
(Ticaret) salary and travel allowances
seyahat öncesi enformasyon
(Turizm) pre-travel information
seyahat özgürlüğü
(Hukuk) freedom of travel
gemiyle seyahat etmek
(Askeri) navigator
perakende seyahat acentası
(Ticaret) retail travel agent
seyahatler
journeys
astral seyahat
out of body experience. out-of-body experience
500 dollarlık seyahat çekim var
I have 500 dollars in traveler's checks
benim için bir seyahat ayarlar mısınız
Would you please arrange the trip for me
bu seyahat çekini nakide çevirmek istiyorum
I would like to cash this traveler's check
giden kıta ile seyahat
(Askeri) travel with troops going
hedef sistem analizi; harekat alanı depolama yeri; seyahat güvenlik danışmanı
(Askeri) target system analysis; theater storage area; travel security advisory
kombine seyahat
(Ticaret,Turizm) combined voyage
müşterek seyahat yönergesi
(Askeri) joint travel regulations
transit seyahat
through trip
yerli seyahat acentası
(Turizm) domestic travel agency
yolcu koltuğunda seyahat etme
(Argo) riding shotgun
Englisch - Türkisch

Definition von seyahat im Englisch Türkisch wörterbuch

seyahat öncesi enformasyon
(Turizm) pretravel information
seyahat
Favoriten