Fizik hakkında çok fazla bilgim yok.
- I don't have much knowledge of physics.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
- The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
Bilimsel bilgi 16.yüzyıldan beri büyük ölçüde ilerledi.
- Scientific knowledge has greatly advanced since the 16th century.
Mary annesinden habersiz kek yaptı.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
Onun bilgisi ve tecrübesi var.
- He has knowledge and experience.