sevme

listen to the pronunciation of sevme
Türkisch - Englisch
(yemek) tooth
liking

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Birçok hatalarına rağmen onu sevmekten kendimi alamıyorum.

When did you start liking baseball? - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?

{f} dislike

This is why I dislike cats. - Kedileri sevmememin nedeni budur.

My child dislikes the dentist. - Çocuğum diş hekimini sevmez.

love

I can wait to love in heaven. - Cennette sevmek için bekleyebilirim.

We should love our neighbors. - Biz komşularımızı sevmeliyiz.

sevmek
love

I can wait to love in heaven. - Cennette sevmek için bekleyebilirim.

It is easy to love, but hard to be loved. - Sevmek kolay fakat sevilmek zordur.

sevmek
{f} like

You have to like teaching in order to do it. - Onu yapmak için öğretmenliği sevmek zorundasın.

You can't help but like them. - Onları sevmekten başka çaren yok.

sevmek
{f} enjoy
sevmek
fancy
sev
{f} love

I love living with you. - Sizinle yaşamayı seviyorum.

I'm sorry, I love you. - Üzgünüm, seni seviyorum.

sevmek
{f} affect
sev
{f} loved

Art is loved by everybody. - Sanat herkes tarafından sevilir.

All our teachers were young and loved teaching. - Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.

sevmek
dandle
sevmek
be fond of
sevmek
caress
sevmek
to love; to like
sevmek
fondle
sevmek
pet
sevmek
care
kendini sevme
self-love
sevmek
fond of
sevmek
care for
sevmek
be sweet on somebody
sevmek
for

Tom has loved Mary for a long time. - Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.

To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness. - Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.

sevmek
to be fond of
sevmek
go for
sevmek
cotton to
delice sevme
nut
sev
{f} loving

There is more pleasure in loving than in being loved. - Sevmekte sevilmekten daha fazla zevk vardır.

It is pleasant to watch a loving old couple. - Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

sevmek
cherish
sevmek
fall in love
sevmek
dig
sevmek
be in love with
sev
relish
sevmek
to fondle, caress. Sevsinler! (Konuşma Dili) Now isn't he/she something! (said sarcastically). Sev beni, seveyim seni. (Atasözü) You scratch my back and I'll scratch yours
sevmek
to love; to like, to enjoy, to be fond of, to care for sb/sth, to go for sb/sth; to fondle, to caress, to stroke (a cat, etc.)
sevmek
be sweet on smb
sevmek
coo
şeker sevme
sweet tooth
Türkisch - Türkisch
Sevmek işi
(Osmanlı Dönemi) SEVİM
(Osmanlı Dönemi) TAALLUK
(Osmanlı Dönemi) İŞFAK
Sevmek
(Osmanlı Dönemi) Rİ'MAM
Sevmek
perestiş etmek
sevmek
Çok hoşlanmak
sevmek
Sevgi ve bağlılık duymak
sevmek
Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek
sevmek
Okşamak
sevmek
Birine sevgiyle bağlanmak, gönül vermek: "Ne kadınlar sevdim zaten yoktular / Böyle bir sevmek görülmemiştir."- A. İlhan. Çok hoşlanmak: "Bazıları entari üstüne kürk giymeyi daha çok severlerdi."- R. H. Karay
sevmek
Sevgi ve bağlılık duymak: "Çok az lakırtı söylediği için, sevdiği arkadaşları bile kendisini iyice anlayamamışlardı."- Ö. Seyfettin
sevmek
Yerini, şartlarını uygun bulmak
sevme
Favoriten