When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
Tom didn't know how to accept Mary's love and affection.
- Tom Mary'nin aşkını ve sevgisini nasıl kabul edeceğini bilmiyordu.
Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
You often find that sympathy turns into love.
- Sempatinin sevgiye dönüştüğüne sık sık rastlarsınız.
Kisses, hugs, affections... it was all fake.
- Öpücükler, sarılmalar, sevgiler ... hepsi sahteydi.
The world needs more affections.
- Dünyanın daha fazla sevgiye ihtiyacı var.
In Russian, the words for caress, endearment and least weasel are homonymous and possibly related etymologically.
- Rusçada okşamak, sevgi ile bayağı gelincik sözcükleri eşsesli ve muhtemelen etimolojik olarak ilişkilidirler.
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
He sent me an affectionate letter.
- Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
She is always very affectionate with her relatives.
- O her zaman akrabalarına karşı çok sevgi doludur.
Tom has fond memories of Mary.
- Tom'un Mary ile ilgili sevgi dolu anıları var.
Tom's family is close-knit and loving.
- Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
Tom grew up in a loving home.
- Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.
They embraced lovingly.
- Onlar sevgi ile kucaklaştı.
istanbuldan sevgiler.