Ortam iletişimi etkiler.
- The setting influences the conversation.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
- Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
Öyle görünüyor ki Tom'un arabasının yeni bir takım lastiğe ihtiyacı var.
- Apparently, Tom's car needs a new set of tires.
Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
- The pioneers overcame a set of obstacles.
Biz müzakereler için sahne ayarlamak zorundayız.
- We have to set the scene for negotiations.
Tom'la bir görüşme ayarlamak isterim.
- I'd like to set up a meeting with Tom.
Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.
- It took us half an hour to set up the tent.
Bu, kamp kurmak için iyi bir yere benziyor.
- This looks like a good spot to set up camp.
Grup sadece ilk setini bitirdi.
- The band has just finished their first set.
Güneş batmak üzereydi.
- The sun was about to set.
Güneş batmak üzeredir.
- The sun is about to set.
Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
- You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
Reel sayılar kümesi sayılamazdır.
- The set of real numbers is uncountable.
Güneş batmak üzeredir.
- The sun is about to set.
Güneş batmak üzereydi.
- The sun was about to set.
Sıcak, nemli bir günde güneşin batışını seyrederseniz, güneşin şeklini değiştiren nemi görebilirsiniz.
- If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.
Güneşin dağların ardında batışını izledik.
- We watched the sun setting behind the mountains.
Çalar saatini ayarlamayı unutma.
- Don't forget to set your alarm clock.
Tom çalar saatini ayarlamayı unuttu.
- Tom forgot to set his alarm clock.
İsyancılar sadece rehine almadılar, aynı zamanda tüm köyü ateşe verdiler.
- The rebels did not only take hostages, but also set the entire village on fire.
Bilgisayarlar neredeyse her zaman aynı fiyata sahiptir. Belki fiyatlar müşterinin satın alma yeteneğine göre belirlenir.
- Computers almost always have the same price. Maybe the prices are set according to the customers' buying ability.
O daha önce hiç yapılmamış bir şeyi yapmak için yola çıktı.
- He set out to do something that had never been done before.
Tom yapmak için başladığı işi başarmış gibi görünüyor.
- Tom appears to have achieved what he set out to do.
Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.
- Rigor mortis sets in soon after death.
Saatimi her sabah istasyon saatine göre ayarlarım.
- Every morning I set my watch by the station clock.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
- They set the time and place of the wedding.
Ebeveynlerinin senin için belirlediği kurallara uymalısın.
- You should respect the rules your parents set for you.
Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?
- Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth?
Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.
- Tom wants to set up a meeting.
Panama Kağıtlar bir Panama hukuk firması müşterilerine dünya çapında vergi cennetlerinde paravan şirketleri kurmaları için nasıl yardımcı olduğunu göstermektedir.
- The Panama Papers show how a Panamanian law firm helped its clients set up shell companies in tax havens around the world.
Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.
- Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts.
Tom sadece ayarlamayı bitiriyor.
- Tom is just finishing setting up.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
- Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü.
- Tom considered the problem settled.
G-Dragon benim gelecekteki kocamdır. O henüz bunu bilmiyor olabilir ama bu değişmez.
- G-Dragon is my future husband. He may not know it yet, but it's set in stone.
Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Tom is ready to settle down and start a family.
Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.
- Tom set the table for dinner while Mary cooked.
Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
- I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
Kendime gerçekçi hedefler belirliyorum.
- I set myself realistic goals.
Tom seri katili yakalamak için polis tarafından düzenlenen bir entrikaya katıldı.
- Tom took part in a scheme set by the police to capture the serial murderer.
Masayı hazırlamak için kimin sırası?
- Whose turn is it to set the table?
Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.
- It only took Mary a few minutes to set the table.
Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- His second son married and settled down.
Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
- What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
Tom sadece ayarlamayı bitiriyor.
- Tom is just finishing setting up.
Çalar saatin ayarını ayarla.
- Adjust the setting of the alarm clock.
A non-setting adhesive.
It at first forms a paste with water and then hardens as it sets.
a set of tables.
to set the rent.
nail set.
I’m set against the idea of smacking children to punish them.
television set.
In the Annapolis Valley, in spite of an irregular bloom, the fruit has set well and has, as yet, been little affected by scab.
An incident which happened about this time will set the characters of these two lads more fairly before the discerning reader than is in the power of the longest dissertation.
Please set the table for our guests.
a set of tools.
The king is set from London, and the scene is now transported, gentles, to Southampton.
The glue sets in 4 minutes.
He set down on the stool in the corner of the room.
set on getting to his destination.
This is the fourth set of benchpresses.
He plays the set on Saturdays.
a set menu.
The Belize barrier reef is the largest barrier reef in the northern hemisphere and is also famous for the Great Blue Hole, a popular diving spot.
- Belize set resifi, kuzey yarımküredeki en büyük set resifidir ve aynı zamanda popüler bir dalış noktası olan Büyük Mavi Delikle de ünlüdür.
Australia's Great Barrier Reef is threatened by climate change.
- Avustralya'nın Büyük Set Resif'i iklim değişikliği tarafından tehdit edilmektedir.
The levee kept the floodwater back.
- Su seti seli geri tuttu.
I bought this TV set at a bargain sale.
- Bu TV setini indirimli satıştan aldım.
The Belize barrier reef is the largest barrier reef in the northern hemisphere and is also famous for the Great Blue Hole, a popular diving spot.
- Belize set resifi, kuzey yarımküredeki en büyük set resifidir ve aynı zamanda popüler bir dalış noktası olan Büyük Mavi Delikle de ünlüdür.
He's playing a cha cha cha rhythm on the drum kit.
- O, bateri setinde ça ça ça ritmini çalıyor.
Food and cookware are stored in kitchen cabinets.
- Gıda ve tencere seti mutfak dolaplarında saklanır.
Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
- Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
My stereo set is inferior to yours in sound quality.
- Benim stereo setimin ses kalitesi seninkinden daha kötü.
He could not buy the stereo set at such a price.
- Böyle bir fiyata müzik seti satın alamazsın.
The collection of Shakespeare/Ömer Seyfettin.
... York where they're essentially setting up schools -- similar to ...
... When it comes to community colleges, we are setting up programs, including with Nassau ...