The ear canal sends sound waves to the eardrum.
- Kulak yolu ses dalgalarını kulak zarına iletir.
The hyena's bark sounds like laughter.
- Sırtlanın havlaması kahkaha gibi ses çıkarıyor.
She began to cry in a loud voice.
- O, gür bir sesle ağlamaya başladı.
She spoke with a soft voice.
- O, yumuşak bir sesle konuştu.
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
Speak louder so everyone can hear you.
- Daha yüksek sesle konuşun böylece herkes sizi duyabilir.
You ought to read English aloud.
- İngilizceyi yüksek sesle okumalısın.
Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
Who can translate the difference between noise and sound?
- Gürültü ve ses arasındaki farkı kim çevirebilir?
They heard a noise behind them.
- Onlar arkalarında bir ses duydular.
A small, but vocal minority, disrupted the meeting.
- Küçük ama sesli bir azınlık, toplantının kesilmesine yol açtı.
Tom and Mary sang background vocals.
- Tom ve Mary arka vokalleri seslendirdi.
Audio in Tatoeba sentences are provided by Shtooka.
- Tatoeba cümlelerindeki ses Shtooka tarafından sağlanmıştır.
It's getting easier to find audio files by native speakers for almost any language you might want to study.
- Neredeyse öğrenmek isteyebileceğin her dilde yerli konuşurlar tarafından hazırlanmış ses dosyalarını bulmak kolaylaşıyor.
He made a speech using his unique tone of voice.
- O, eşsiz ses tonunu kullanarak bir konuşma yaptı.
I knew from his tone how much he hated me.
- Ses tonundan, benden ne kadar nefret ettiğini hissettim.
John was beating the drums loudly.
- John yüksek sesle davulları çalıyordu.
The musician beat his drums loudly.
- Müzisyen davulunu yüksek sesle çaldı.
Tom laughed out loud.
- Tom yüksek sesle güldü.
Tom read the document out loud.
- Tom belgeyi yüksek sesle okudu.
She shouted at the top of her voice.
- Sesinin çıktığı kadar bağırdı.
She shouted that she was safe.
- O yüksek sesle güvende olduğunu söyledi.
I heard someone calling my name.
- Birinin adımı seslendiğini duydum.
I heard someone call my name.
- Birinin adımı seslendiğini duydum.
She began to cry in a loud voice.
- O, gür bir sesle ağlamaya başladı.
He began to cry loudly.
- O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
The radio is too loud. Please turn the volume down.
- Radyonun sesi çok yüksek. Lütfen sesi kısın.
Can you please reduce the volume of the music?
- Lütfen müziğin sesini azaltır mısın?
An electric guitar doesn't sound the same as an acoustic one.
- Elektro bir gitar akustik bir gitar gibi ses vermez.
Music is the silence between the notes.
- Müzik notalar arasındaki sessizliktir.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
You don't have to speak so loudly. I can hear you very clearly.
- Yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. Seni çok net şekilde duyabiliyorum.
Someone is knocking loudly at the door.
- Birisi yüksek sesle kapıyı çalıyor.
You must speak out against injustice.
- Haksızlığa karşı yüksek sesle konuşmalısın.
I felt an impulse to cry out loud.
- Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
You've got to speak up.
- Yüksek sesle konuşmak zorundasın.