Yaşlı adam acı bir şekilde gülmeye başladı.
- The old man started to laugh sadly.
Bir sadist acı vermekten; bir mazoşist onu almaktan hoşlanır.
- A sadist likes inflicting pain; a masochist, receiving it.
Ne kadar hüzünlü ve acıklı!
- How sad and pathetic!
Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Bana böyle hüzünlü bakma.
- Don't give me such a sad look.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
- Smiling sadly, she began to talk.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.
O, bana üzüntülü şekilde baktı.
- She looked sadly at me.