serious; grave; sober; steadfast; not light or frivolous

listen to the pronunciation of serious; grave; sober; steadfast; not light or frivolous
Englisch - Türkisch

Definition von serious; grave; sober; steadfast; not light or frivolous im Englisch Türkisch wörterbuch

sad
{s} mahzun
sad
{s} acı

Bir sadist acı vermekten; bir mazoşist onu almaktan hoşlanır. - A sadist likes inflicting pain; a masochist, receiving it.

Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder. - Listening to sad music makes me happy.

sad
{s} acıklı

Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız. - We are faced with a very sad situation.

Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı. - The movie was so sad that everybody cried.

sad
{s} hüzünlü

Bu öylesine hüzünlü bir hikaye. - This is such a sad story.

Senin gözde hüzünlü şarkın nedir? - What's your favorite sad song?

sad
{s} çok kötü: a sad state of affairs çok kötü bir
sad
{s} iflah olmaz
sad
{s} hamur olmuş
sad
hüzün

Bu öylesine hüzünlü bir hikaye. - This is such a sad story.

Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu. - His sad story touched my heart.

sad
(sıfat) mahzun, üzgün, hüzünlü, üzüntülü, üzücü, acı, acılı, acıklı, hazin, adam olmaz, iflah olmaz, kasvetli, iç karartıcı, koyu, hamur olmuş
sad
üzüntü

Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı. - He hid his sadness behind a smile.

Onun yüzünde kalan üzüntü işaretini gördüm. - I saw the mark of sadness that had remained on her face.

sad
{s} kederli, üzgün: sad person kederli kimse
sad
(Tekstil) koyu, donuk
sad
{s} koyu
sad
hayırsız
sad
esef edilecek
sad
yetersiz
sad
acınacak
sad
bedbaht
sad
sadnesskeder
Englisch - Englisch
sad
serious; grave; sober; steadfast; not light or frivolous
Favoriten