serbest bırakılan

listen to the pronunciation of serbest bırakılan
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) releases
Permits the publication of or disseminates
A release is a discharge of a toxic chemical to the environment This includes releases to the air, either as a stack or fugitive emission, discharges to bodies of water such as streams or lakes, or discharges to the ground or underground
software, plural of release
third-person singular of release
An instrument which fully releases a previous incumbrance on real or personal property
serbest bırak
{f} free

The prisoner was given his freedom. - Tutuklu serbest bırakıldı.

Lincoln set the slaves free. - Lincoln köleleri serbest bıraktı.

serbest bırak
liberate
serbest bırak
emancipate
serbest bırak
{f} released

Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released. - Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.

The prisoner asked to be released early. - Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.

serbest bırak
set free

Sooner or later, the hostages will be set free. - Er ya da geç, rehineler serbest bırakılacak.

I hear he was set free after doing five years in prison. - Onun hapiste beş yıl yattıktan sonra serbest bırakıldığını duyuyorum.

serbest bırak
deallocate
serbest bırak
{f} release

Iran balks at release of American woman. - İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.

Don't release that dog. - O köpeği serbest bırakmayın.

serbest bırak
let go

Tom refused to let go. - Tom serbest bırakmayı reddetti.

serbest bırak
{f} liberated
serbest bırak
{f} emancipated
serbest bırak
make free
serbest bırak
setfree
serbest bırakılan
Favoriten