Çöpü ayırmak önemlidir.
- It's important to separate the rubbish.
Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.
- It is not always easy to separate right from wrong.
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
- Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.
- They want to separate after 40 years of marriage.
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Biz ayrılmak istemiyoruz.
- We don't want to be separated.
Britanya kanalla kıtadan ayrılmaktadır.
- Britain is separated from the Continent by the Channel.
Onlar farklı odalardalar.
- They're in separate rooms.
Tom ve Mary farklı devletlerde yaşıyorlar.
- Tom and Mary live in separate states.
Öğretmen bizi iki gruba ayırdı.
- Our teacher separated us into two groups.
Guangdong'u Guangxi'den ne ayırıyor?
- What separates Guangdong from Guangxi?
Onlar iki gruba ayrılmıştı.
- They were separated into two groups.
Sami ve Leyla çoktan ayrılmıştı.
- Sami and Layla had already separated.
Karakoram Çin'i Pakistan'dan ayırmaktadır.
- The Karakoram separates China from Pakistan.
Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.
- It is not always easy to separate right from wrong.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Separate the articles from the headings.
I try to keep my personal life separate from work.