Yahudiler toplama kamplarına ilk ne zaman gönderilmişlerdi?
- When were Jews first sent to the concentration camps?
Tabaklar yanlış masaya gönderilmiş.
- The dishes got sent to the wrong table.
Allah tarafından gönderilen bir adam geldi; onun adı Yahya'ydı.
- There came a man who was sent from God; his name was John.
Size gönderilen şeylerin hepsinden emin olacağım.
- I'll make sure all of your things get sent to you.
Birçok Amerikan savaş gemisi Panama'ya gönderildi.
- Several American warships were sent to Panama.
Dosya bakanlığa gönderildi.
- The record was sent to the ministry.
Facebook'a üye olursanız, bilgileriniz istihbarat örgütlerine gönderilecektir.
- If you sign up to Facebook, your information will be sent to intelligence agencies.
Dosya bakanlığa gönderildi.
- The record was sent to the ministry.
Onlar onları tutuklamak için gönderilen askerlere saldırdılar.
- They attacked soldiers who were sent to arrest them.
Size gönderilen şeylerin hepsinden emin olacağım.
- I'll make sure all of your things get sent to you.
Birleşmiş Milletler Bosna'ya arabulucular gönderdi.
- The United Nations sent peacekeepers to Bosnia.
Roger Miller Amerikan Birleşik Devletleri Ordusu'na on yedi yaşında katıldı. Atlanta, Georgia'ya yakın bir üsse gönderildi.
- Roger Miller entered the United States Army at the age of seventeen. He was sent to an army base near Atlanta, Georgia.
Ben doktoru çağırttım.
- I've sent for the doctor.
Babam aile doktorunu çağırttı.
- My father sent for the family doctor.
Ödemeyi birkaç gün önce gönderdim.
- I sent out the payment a couple of days ago.
Prenses, ejderhanın beslenmesi için göle gönderildi.
- The princess was sent out to the lake to be fed to the dragon.
He was sent off for striking the other player.
Julie, the staff, carrying on like that. … Not speaking to you. They've sent you to Coventry.
I've sent presents to Tom and Mary.
- I've sent Tom and Mary presents.
I've sent Tom and Mary presents.
- I've sent presents to Tom and Mary.
It will cost you 45 cents.
- Sana 45 sente mal olur.
Mary always has to put her two cents worth in.
- Mary her zaman iki sentini ayırmak zorundadır.
The mechanic fixed my car without charging me a dime.
- Tamirci bana on sent ödetmeden arabamı tamir etti.
His ideas never earned him a dime.
- Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
... that your friend may have sent you or it's your upcoming ...
... And a number of them we sent over to help run them and ...