Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.
- When I found my true identity, my life began to make sense.
Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
- I have no sense of direction so I always travel with a compass.
Tom'un yön duyusu yok.
- Tom has no sense of direction.
Onun keskin bir iş algısı var.
- She has a keen business sense.
Köpekbalıkları kanı algılayabilir.
- Sharks can sense blood.
Garip bir şey hissetmiş olmalı.
- She must have sensed something odd.
Ne olduğunu hissettim.
- I sensed what was happening.
Tom'un modern resim için estetik duygusu vardır.
- Tom has an aesthetic sense for modern painting.
O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.
- He has an acute sense of observation.
Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
- Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
Diğer bir deyişle, sağduyudan şüphelenmelisin.
- In other words, you should doubt common sense.
Bu kadar sıkı çalışmanın manası ne?
- What's the sense of working so hard?
Oxford İngilizce sözlüğüne göre 'set' kelimesinin 430 farklı anlamı ya da manası var.
- According to the Oxford English Dictionary, the word 'set' has 430 different meanings or senses.
Bir vazife şuuru hissediyorum.
- I feel a sense of duty.
Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
- She had enough sense to understand what he really meant.
İyi koklayamıyorum. Koku alma duyumu yitirdim.
- I can't smell well. I have lost my sense of smell.
O anda gerçeklik duyumu yitirdim.
- I lost my sense of reality at that moment.
Onun doğru ve yanlış anlayışı yoktur.
- He has no sense of right and wrong.
Onun espri anlayışı yoktur.
- He has no sense of humor.
Tom bir şeyin yanlış olduğunu sezdi.
- Tom sensed that something was wrong.
Tom bir şeyin çok yanlış olduğunu sezmişti.
- Tom sensed that something was very wrong.
Benim bir yön duyum yok bu yüzden her zaman bir pusula ile seyahat ederim.
- I have no sense of direction so I always travel with a compass.
Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
- Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
Tom onun fikirlerinden korkuyordu.
- Tom was scared out of his wits.
Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
- Tom tried to make sense of what just happened.
Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
- I was trying to make sense of what had happened.
Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
- It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.
- Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
İşsizlik hakkında bir şey yapılması gerektiğine dair genel bir kanı vardır.
- There's a general sense that something should be done about unemployment.
Köpekbalıkları kanı algılayabilir.
- Sharks can sense blood.
Tom'un yağmurdan dolayı içeri gelmeye niyeti yoktu.
- Tom didn't have the sense to come in out of the rain.
İyi niyetinden şüpheliyim.
- I doubt your good sense.
She immediately sensed her disdain.
a sense of security.
... what's true and what's not true, because he doesn't know if he can trust his senses, he ...
... Biblical senses. ...