Güvenin var. Onu yapabilirsin.
- Have confidence. You can do it.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
- Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
- Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
Tom'un kendine güveni yüksektir.
- Tom's confidence is high.
Tom kendine güvenmiyor.
- Tom lacks confidence.
Onlar Tom'a güvenmemeli
- They should not have confidence in Tom.
O beni sırdaşı yaptı.
- She took me into her confidence.
Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
- I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?