Daha kibar olmayı denemelisin.
- Du solltest versuchen, höflicher zu sein.
Dedesinin ismini almış olmalı.
- Er muss nach seinem Großvater benannt worden sein.
Son gülen kim olacak?
- Wer wird derjenige sein, der zuletzt lacht?
O, on dakika içinde burada olacaktır.
- Er wird in zehn Minuten da sein.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Doktor olmaktan gururluyum.
- I am proud of being a doctor.
Bir insan gibi yaşamanı daha fazla istiyorum.
- I want you to live more like a human being.
Yaşaması konusunda hiçbir umut yok
- There is no hope of his being alive.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?
- Do you know who brought that team into being?
İnsan sosyal bir varlıktır.
- Man is a social being.
Biyolojik bir varlık olarak insan hayvan dünyasına aittir.
- Human as a biological being belongs to the animal world.
İnsanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır.
- Human beings were created in God's image.
Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
- As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu.
- Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite.
İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
- Language changes as human beings do.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Goethe claimed, one who cannot speak foreign languages does not know one's own language either.
- Goethe meinte: Wer fremde Sprachen nicht kennt, weiß nichts von seiner eigenen.
It's no use thinking about one's lost youth.
- Es ist nutzlos, über seine verlorene Jugend nachzudenken.
Bedecken Sie diesen Busen, damit ich ihn nicht sehen kann!
- Cachez ce sein que je ne saurais voir.